Her bireyde doğuştan var olan veya sonradan kazanılmış zayıf bölgeler vardır. Bu zayıf bölgeler, biyokimyasal zararlılara karşı daha duyarlıdır. Bu nedenle vücudumuzun herhangi bir yerinde oluşan zararlı etkiler, çok uzakta bile olsa bu zayıf bölgelerde şikayetlere neden olabilirler. Ayrıca, anne karnında ilk döllenmeden sonra oluşan gelişme sırasında aynı kök hücrelerden, değişen organların birbirlerinden uzakta da olsa cilt üzerinde ve kaslarda yansıma alanları vardır. Bu nedenle organlarımızda oluşan bir rahatsızlık durumunda, bu zayıf noktalar ve cilt-kas bölgelerinde renk değişikliği, cilt bozuklukları, kasılmalar-kramplar, yanmalar ve ağrılar olur. Bu uzak bölgelerdeki ortaya çıkan ağrılara “yansıyan ağrı” diyebiliriz.
Örneğin; sık sık bademcik iltihaplanması geçiren kişilerin bazılarında, eklem romatizması gibi sorunlar oluşurken, bazılarında disk kayması veya astım sorunları gelişebilir. Yine bu hastalarda bademciklerin yansıma alanları olan boyun alt bölgelerinde kas (trapez kası) ağrıları ve boyun tutulmaları oluşabilir. Bunlar, böylece yansıyan ağrıya neden olmaktadır. Sezeryan ameliyatı ile doğum yapmış kadınlarda, süregelen baş ağrısının olması veya olan başağrısının şiddetinin artması veya fibromiyalji gibi kas-yumuşak doku romatizması şikayetlerinin oluşması “Bozucu Alan” mekanizması ile oluşmaktadır.
Yansıyan-bozucu alan ağrısı vücudun her alanında oluşabilmektedir. Yani, bir boyun tutulmanızın nedeni; bademcik yansıması yada rahim-sezaryen operasyon bölgesi olabilir. Yada; sağ kalça ağrınızın nedeni, dişlerinizin yeterince sağlıklı kapanmaması sonucu oluşmuş çene eklemi bozukluğunun yansıması olabilmektedir. Benzer örnekler çoğaltılabilir.
Normal şartlarda sadece bozucu bölgenin aksaması, düzenlenememesi sorun-şikayet yaratmayabilir. Ancak, ilave bozucu alanlar ve vücudun dengeleme yeteneğini bozan diğer faktörler devreye girip arttığında, yansıyan ağrılar daha belirgin hale gelir. Bu durumda bu dengelenmeyi bozan etkenlerin, ortadan kaldırılması veya bozucu alanların dengelenmesi(reğülasyonu) gerekmektedir.
Bozucu alanlarda oluşan, yayılan zararlı uyarılar ve sağlıklı sinyaller beyindeki merkezlerde birlikte değerlendirmelere tabi tutulurlar. Bu durumda dengelenememiş, uyarılar diğer normal uyarılardan fazla veya baskın duruma geldiğinde ağrı ve hastalık ortaya çıkar.
Bozucu alan olabilen başlıca durumlar: kronik enfeksiyonlar(bademcik iltihabı, sinüzit, kıl dönmesi, barsak enfeksiyonu-mantarı vs), diş bozuklukları ve diş tedavileri, geçirilmiş olan ameliyat, yara ve yanık izleri, elektromanyetik stres ve çözümlenmeyen zihinsel sorunlardır.
Çevre ve yaşam kalitesini bozan etkenler, iklimsel değişiklikler, bozucu alanların oluşmasını kolaylaştıran faktörlerdir. Bozucu alan veya odakların ortaya çıkmasında, bireylerin savunma sistemleri de önemli bir rol oynar.
Bozucu alandan oluşan uyarıların, artması ve bedenin o uyarı karşısında kendini dengeleyememesi durumunda ağrı ve hastalıklar ortaya çıkar. Günümüzde süregelen tüm rahatsızlıkların en az %30’unun, oluşan bu bozucu alanlar tarafından meydana getirildiği tespit edilmiştir.
Bu tür şikayetler hekimlerimiz tarafından psikolojik olarak değerlendirilebilmektedir. Bu nedenle bu hastalara çok sık olarak psikolojik(antidepresan) ilaçlar önerilmektedir.
Ağrı ile ilgilenen hekimlerin kliniklerinde, yapılması beklenen; ağrının temel kaynağının saptanması, tüm vücudun “bütünsel yaklaşım” ile değerlendirilerek tanının belirlenmesidir. Bütünsel yaklaşım; beyin cerrahisi, nöroloji, fizik tedavi, ortopedi, ağrı uzmanının birlikte bakış alanı bulması gibi algılanmamalıdır. Bütünsel yaklaşım; vücudun bir bütün olarak ele alınarak değerlendirilmesidir