Bel fıtığı bel ağrısının nedenlerinden sadece biridir. Belirtiler fıtığın bası yaptığı bacağa giden sinir alanlarına yayılan künt ya da keskin ağrı, kas spazmı ya da kramplar, bacakta his kaybı ve kas güçsüzlüğü şeklinde oluşabilir. Sinir baskısının seviyesine göre ağrı, yanma, karıncalanma, uyuşma gibi belirtiler kalçadan ayak tabanına kadar çeşitli bölgelerde hissedilebilir. Genellikle sadece bir taraf etkilenir.
Bel kasları vücudumuzun en güçlü ve çok yük altındaki kas sistemidir. Bedenimizde toksik maddelerin çogalması durumunda ilk önce kas sistemi etkilenmektedir. En fazla iş yükü altındaki bel kasları da bu durumdan en büyük payı almaktadır. Bu toksik kas yükünün sürekli fazla olması, bu bölge dengesini oluşturan yapılarda da bozukluklar yapmaya başlayacaktır. Bu omurga yapılarından en hassaslarından olan disk, bunların başında gelmektedir. Bu nedenle cerrahi düzeyde olmayan bel ağrılarında, koruyucu tedaviler toksinlerin azaltılması, bel fitiğını önleyecek, tedaviyi sağlayacaktır. Özellikle bütünsel yaklaşımla girişimsel ağrı tedavilerinden erken dönemde ağrı giderilmesi sağlanmaktadır. Uzun vadede, toksin maddelerin vücudumuzdan uzaklaştıracak tamamlayıcı tedaviler ile kalıcı çözüm sağlanacaktır.
Anatomi/Normal Disk
Toplam beş adet olan bel omurgalarının arasında diskler yer alır. Diskler çok güçlü, dayanıklı liflerden yapılmış darbe emici yastıklardır. Her disk anulus denilen lifli bir bant ve merkezde anulusun çevrelediği jöle kıvamında bir madde olan nükleustan oluşur.
Sinir kökleri omurilikten çıktıktan sonra omurga ve disklerin arasındaki kanallardan dokulara uzanırlar. İşte ağrı ve diğer belirtiler, hasar gören (fıtıklaşan) diskin omurilik ya da söz edilen bu sinir köklerine baskı yapmasıyla gelişir. Anulusun yırtılması ya da çatlaması sonucu nükleus dediğimiz jel kıvamındaki maddenin dışarı çıkışıyla sinir üzerinde kimyasal bir tahribat oluşabilir. Bu kimyasal tahribat sonucu, fiziksel olarak fıtık çıkarıldığında, ağrı hafifler ancak istenen ağrı kontrolü yeterince sağlanamaz. Bu durumda girişimsel ağrı tedavileri ile ağrı hızla kontrol altına alınabilir. Bu dönemde girişimsel ağrı tedavileri başarılıdır. Uzun dönemde ilave edilecek tamamlayıcı yöntemler kalıcı tedaviyi sağlayabilecektir.
Bel Fıtığının Oluşum Aşamaları
Bir çok faktör bel fıtığı oluşma riskini artırır.
Bunlar:
• Vucudun Toksin Yükünün Artması: Sigara içme, kimyasal toksinlere maruz kalma, uygunsuz beslenme (asidik beslenme, şişmanlık), sindirim bozuklukları, toksine maruz kalınan işlerde çalışma (kimyasal ve ağır metal içeren endüstrilerde, bölgelerde v.s. çalışma)
• Alınan Toksinlerin Atılamaması: Hareketsiz yaşam modelleri, az su tüketimi, toksin elimine eden organlarda hastalıklar ( Karaciğer, safra kesesi, panreas, böbrek, akciğer, cilt hastalıkları).
• Yaşlanma ile Biyokimyasal değişiklikler: Diskin giderek sıvı içeriğini kaybetmesi, dolayısıyla kuvvetinin ve esnekliğinin azalması.
Bu faktörlerin bir ya da birkaçının bir arada bulunmasıyla oluşan yıpranma ve aşınma sonucu bel fıtığı gelişir. Fıtıklaşma haftalar, aylar hatta yıllar içerisinde kademeli olarak meydana gelir. Disk fıtıklaşmasının 4 kademesi şöyle sıralanabilir:
*Bulging (Balonlaşma): Disk zayıflamıştır. Ancak fıtıklaşma yoktur.
*Protrüzyon (Çıkıntı): Diskin şekli ve pozisyonu bir miktar değişmiş ve sinir kanalına doğru çıkıntı oluşmuştur.
*Herni (Fıtık): Jöle kıvamındaki nükleus, yırtılan anulustan çıkarak fıtıklaşmıştır.
*Sekestre Herni (Akmış fıtık): Anulustan dışarı çıkan nükleus sinir kanalı içine akmıştır.
Tedavi
Bel fıtığında çoğu zaman ameliyata gerek kalmadan tedavi mümkündür. İlaç tedavisi ve yatak istirahatı yapılacak ilk şeydir. Yatak istirahatıyla sinirlerin üzerindeki baskının haifletilmesi sağlanabilir. Şikayetlerin oluştuğu ilk 24-48 saat içerisinde bölgeye soğuk uygulamak; ödem, kas spazmı ve ağrıyı azaltmak suretiyle yararlı olabilir. Ancak buz hiçbir zaman deriyle direkt olarak temas ettirilmemeli, havluya sarılarak en fazla 15 dakika süreyle uygulanmalıdır.
İlaç tedavisi için çeşitli ağrı kesiciler ve kas gevşeticiler kullanılabilir. Ancak unutulmamalıdır ki akut ağrının tanı konmadan kontrolsüz olarak kesilmesi, hastanın kendisini korumasına engel olarak istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
Akut dönemde uygulanacak bir başka tedavi ise fizik tedavi yöntemleridir. Fizik tedavi ile ağrının azaltılması, kas spazmının ortadan kaldırılması, esnekliğin artırılması amaçlanır. Soğuk ve sıcak uygulamaları, masaj teknikleri, germe-gevşeme egzersizleri uygulanabilir.
Yukarıda sayılan tedavi yöntemleriyle sonuç alınamayan hastalara girişimsel ağrı tedavileri önemli yarar sağlar. Bu işlemler baskı altında kalan sinirlerin olduğu bölgeye iğne ile girilerek, ağrı, ödem ve yangı giderici çeşitli ilaçların enjekte edilmesidir. Bu şekilde bölgenin kanlanması arttırılır, lenf drenajı sağlanarak toksik maddelerin hasarı önlenmiş olur. Böylece, ağrı şikayetleri rahatlatılır, fıtığın bulunduğu bölgedeki sinir baskısı hafifletilir.
Henüz fıtıklaşmanın oluşmadığı bulging ya da protrüzyon olgularında disk içine Termal Radyo Frekans (TRF) yöntemleri ve ozon enjeksiyonları yapılarak disk bütünlüğü korunmaya çalışılır ve ağrı giderilebilir.
Ameliyatla cerrahi tedavi; sinir basısı belirtileri (sürekli uyuşukluk, ciddi kas gücü ve refleks kaybı gibi) olan hastalarda ilk seçenek olarak düşünülmelidir. Yapılan geniş çaplı araştırmalarda bel fıtığı hastalarının sadece %5’inde cerrahi müdahale gerektiği saptanmıştır. Ameliyatla tedavi, cerrahi dışı yöntemlerin konuya hakim uzmanlar tarafından hasta uyumu ile beraber ağrının azalmasında yetersiz kalması durumunda uygulanmalıdır. Çünkü ameliyat sonrasında gelişebilecek ciddi sorunlar, hastayı içinden çıkılması daha da güç olan durumlara sokabilir (FBSS: Feel Back Spinal Surgery Sendrom: Başarısız Bel Cerrahisi Sendromu).
Bel bölgesi gibi çok hassas dengelerin gerektiği bir bölgede, fiziksel düzen ve dengenin bozulması, disk organının kısmen veya tamamen çıkarılıp atılması kısa-orta-uzun dönemde yeni sorunlara yol açabilecektir. Tedavide amaç bel bütünlüğü ve mekaniğine en az zarar verecek yöntemi kullanarak ağrının azaltılmasını sağlamak olmalıdır.
Sonuç olarak çeşitli tedavi yöntemlerinin uygulandığı, bel fıtığı hastalarında “hastalık yoktur, hasta vardır” ana kuralını göz önüne alarak, hastaya özel, uygun tedavi yöntemi belirlenmelidir. Hastalık hikayesi ve ayrıntılı özel muayene yöntemleri uygulanmadan, sadece kısıtlı bir muayene ve radyolojik görüntüleme sonuçları ile bir yönteme karar vermek, hele de ameliyata karar vermek çeşitli sakıncalar doğurabilir. Acil olarak ameliyat edilmesi gereken bir hastaya ameliyat dışı tedavi yöntemleriyle zaman kaybettirmek ne kadar yanlışsa, ameliyatsız tedavi edilebilecek bir hastanın diğer yöntemler denenmeden ameliyat edilmesi de o denli kusurlu bir yaklaşım olacaktır.
İstatistiklerden de anlaşıldığı gibi “girişimsel yöntemler” dediğimiz çeşitli yöntemlerin ve fizik tedavinin birlikte uygulanması ile birçok bel fıtığı hastasında ameliyata gerek yoktur. Ağrı tedavisi, ağrının nedeninin ortaya koyularak ve kalıcı olarak çözümlenmesi şeklinde olmalıdır. Ameliyat geçici çözüm olacaktır, ameliyat sonrası en az bir-iki ay istirahat etmesi ve sonrasında 3-6 ay bel korsesi kullanılması önerilebilmektedir. Bu önerilere rağmen hastalar ağır işler yapamaz, hep belini koruyarak yaşar hale gelmektedir. Buna rağmen de sık sık bel tutulması ve hatta tekrar ameliyatlara ihtiyaç duyabilmektedir. Bu öneriler ameliyat öncesi yapıldıktan sonra ameliyat olmadan da bel ağrısı hafifleyecektir.
Korunma
Korunma; bel fıtığı oluşma risklerini en aza indirecek yaşam biçimini oluşturmakla sağlanabilir. Bu öneiler; ağır iş yapma, ağır kaldırma, poşet taşıma gibi öneriler değildir. Vucudun toksin yükünü arttıracak, sigara içme, çeşitli kimyasal maddelere maruz kalma, toksik oranı yüksek gıda tüketimi gibi durumlardan kaçınmak gerekmektedir. Ayrıca, ağrı gelişmesine kadar geçen sürede birikmiş toksinlerin, atılmasını kolaylaştıracak, hareketli yaşam modelleri oluşturmak, bol alkali su tüketimi, toksik madde atımını sağlayan organların desteklenmesi ile korunma sağlanabilmektedir. Bel ağrısının nedeni saptanmış (bozucu odak) ise ona yönelik uzun vadede yapılması gerekenler de önerilmelidir.
FASET EKLEM DEJENERASYONU(FASET SENDROMU):
Faset eklemlerdeki genişleme bazen omurilik sinirlerini omurilik kanalında çıktığı noktalarda sıkıştırabilir. Ayrıca, belin arkaya bükülmesi sırasında veya belin sağa sola eğilmesi sırasında, gece yatakta dönerken artan ve bel fıtığındaki ayaklara kadar yayılabilen ağrının aksine bacakta dizlerin altına genellikle yayılmayan şiddetli bel ağrısına sebep olabilir. Faset eklemler aynı zamanda vücudumuzun uzaydaki dengesi konusunda özel denge reseptörleri taşımaktadır. Bu nedenle faset eklemde oluşan bozukluk ciddi duruş bozukluğuna sebep olmaktadır. Bu hastalardaki faset kitlenmesi üst düzeyde endişe ve kaygı yaratmaktadır. Bu endişe durumundaki hastalara ne türden bir tedavi(ameliyat dahil) önerilirse, kabul edecek durumda kalmaktadırlar.
SPONDİLOLİSTEZİS (OMUR KAYMASI):
Bir omurun diğer omurun üzerinden öne doğru kaymasıdır. % 80’i L5-S1 arasından olur. Bu omur kaymasının bir ile dört arasında evreleri vardır. Bu evrelere ve hastanın klinik şikayetlerine göre koruyucu ve cerrahi tedaviler uygulanabilmektedir.
SPİNAL STENOZ (DAR KANAL: OMURGA KANALININ DARLIĞI)
Yaşlanma ve dejeneratif hastalıklar spinal stenozun en sık nedenidir. Yaşa bağlı olarak omuriliği çevreleyen dokular yavaş yavaş kanalı daraltmaya başlar. Omurilik kanalı ve sinir çıkış kanallarının dejenerasyonu, faset eklemlerde, disklerde kireçlenme sonucu gelişir. Hareket, uzayan yürüme sonrası ağrı ve bacakta oluşan uyuşma, güçsüzlük sonucu durmaya neden olur. Şikayetler dinlenmekle geçer. Genelde görülme sıklığı yaşla beraber artar. Daralan sinir kanalında sinirin ve siniri besleyen damarların sıkışması sonucu uyuşma, keçeleşme, sızlama tarzında ağrı ortaya çıkar.
Bel fıtığından tamamıyla farklıdır. Ağrı daha çok bir süre yürüyünce başlar. Hasta dinlendiğinde geçer. İlerlemiş vakalarda bu yürüme süresi ve mesafesi kısalmaya başlar. Ayaklar vücudu taşıyamaz hale gelir. Bacakların her ikisinde birden yürüdükçe ortaya çıkan uyuşukluklar olur. Bu şikayet oturmakla ve öne eğik vaziyette çömelmekle geçer. damarsal güçsüzlükten farklı olarak sadece ayakta durur vaziyetteki hareketlerde ortaya çıkarken, ağrı dışında uyuşma ve kuvvetsizlik yapması ve alt ekstremite arteryel nabazanların normal olarak alınması ayırt edicidir.
Teşhisinde yürüyüşle nörojenik güçsüzlük dışında, bel hareketlerinin özellikle geriye eğilme sırasında kısıtlı ve ağrılı olması, görüntüleme yöntemlerinde santral kanal çapının daralmış olması önemli bulgulardır.
Bu hastalığın tedavisinde konservatif olarak nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar, fizik tedavi yöntemleri çoğunlukla geçici de olsa etkilidir. Girişimsel ağrı tedavi yöntemleri bu hastalarda yaşam kalitesini oldukça artırır, bütünsel yaklaşımla yapılacak sistemik tedavilerle de daha başarılı sonuçlar almak mümkündür. Daha ilerlemiş vakalarda omurga kanalı içerisine kortizon verilerek hasta uzun süreler rahatlatılmaya çalışılır.
MYOFASYAL AĞRI
Kaslardaki, tetik nokta denen ağrılı latent veya aktif noktalar bele yayılan ağrıya sebep olabilir. Bel fıtığında görülen ağrı ile karışabilir. Basit muayene yöntemleri ile genelde tanı konabilir. Tetik nokta injeksiyonları ile özellikle ani kas spazmlarında oldukça başarılı sonuçlar alınır. İstirahat (1-3 gün) ve medikal tedavi ile başarılı sonuçlar alınmaktadır. Çoğunlukla dinlenme ile kendiliğinden geçebilen ağrılardır. Ancak yansıyan ağrıların ilk bulgusu kaslarda olmaktadır, iyileşse de nedene yönelik araştırmaların yapılmasında fayda vardır.